Vücudumuzu çevresel etkilerden koruyan cildimiz aynı zamanda kanserojen olarak adlandırılan zararlı etkilere en çok maruz kalan organımızdır. Güneş ışınları, çevre kirliliği, çeşitli kimyasal maddeler ve genetik faktörler cilt kanseri oluşumunun nedenleridir. Bunlara paralel olarak cilt kanseri dünya üzerinde en çok görülen kanser türüdür.
Cilt kanserleri vücudun her tarafında görülebilmekle birlikte, sıklıkla yüz çevresinde ve ellerde görülmektedir. Cilt kanseri tamamen sağlıklı bir deriden başlayabileceği gibi, doğuştan beri bulunan bir lezyon, iz veya nevüs (ben) üzerinden de ortaya çıkabilir.

Cilt kanserlerinden korunmanın en önemli yöntemi güneşten korunmaktır. Günlük yaşantı içerisinde bile yüksek koruma faktörlü güneş kremlerinin kullanılması kritik öneme sahiptir.

Cilt kanserlerinden ve olumsuz sonuçlarından korunmanın ikinci aşaması erken müdahaledir. Deri üzerinde bulunan, uzun süredir iyileşmeyen yaralar, son altı ayda iki kat büyüyen, kanayan, kaşınan, renginde ve şeklinde değişiklik olan lezyonlar cilt kanseri açısından şüpheli lezyonlardır. Bu tür lezyonlar ve hastayı şüphelendirilen her türlü lezyon için yapılması gereken, lezyonun cerrahi yöntemlerle çıkarılıp (biyopsi) patolojik olarak incelenmesidir. Birçok hastada lezyonun tamamen çıkarılması tedavi için yeterli olabilmekle birlikte, patolojik inceleme sonrası konulan tanıya göre takip ve tedavi planlaması yapılmaktadır.

Yaygın inanışın aksine cilt lezyonlarına müdahale edilmesi, cerrahi olarak çıkarılması veya biyopsi yapılması kansere dönüşmesine neden olmaz. Aksine geç müdahale edilmesi kanser oluşumu riskini artırmaktadır.
Hastalarımıza tavsiyemiz, kendilerini düzenli olarak muayene etmeleri, şüpheli bir lezyonla karşılaştıklarında gecikmeden doktora müracaat etmeleridir.